Ufuk Peygamberi “ilim (öğrenme faaliyeti) beşikten mezara kadardır" buyururken, öğrenmenin sürekliliğine vurgu yapar. Yine evrensel peygamber “ya öğreten (öğretmen) ol, ya öğrenen (öğrenci) ol, ya dinleyici ol, ya da bunları seven ol; sakın beşincisi olma, aksi takdirde helak olursun.
Öğretmenlik aşk mesleğidir. Aşk nasıl aşığı ruhen bedenen yakıp olgunlaştırıyorsa öğretme ameliyesi de öğrenciyi bilgi ile fazilete, erdeme, yüksek bilince, idealizme sürüklemeli. Öğretmen öğrencisine gelecek vizyonu kazandırmalı ve onu üstün ideallerin savunucusu yapmalı. Öğretmen, öğrencisini ruhen ve zihnen beslemeli ve erdemin vazgeçilmez şahsiyeti yapmalıdır. Öğretmen madde ile manayı hazır bir hekimin verdiği ölçekle öğrencisine vermelidir. Nasıl rabbimiz ruh ve bedeni birlikte ve bir arada buluşturmuşsa; öğretmen de öğrencisine dini bilimler yanı sıra pozitif bilimleri de vermelidir, yani öğrenci zulcenaheyn olarak yetiştirilmelidir.
Toplumları maddi ve manevi sahada terakki ettiren önderler fazilet sahibi fedakâr öğretmenlerdir. Yüce rabbimiz “insanlar içinde Allah'tan en çok korkanlar âlimler, bilginler ve öğretmenlerdir" buyurur. Yine rabbimiz “bilmiyorsanız bilenlerden sorunuz" buyurur. Peygamberimiz "âlimin, bilginin, öğretmenin uykusu cahil abidin ibadetinden hayırlıdır" yine peygamberimiz “âlimin mürekkebi şehidin kanından üstündür" buyurur.
İlme bilime, âlime, bilgine en yüksek değeri veren dinimiz İslam; ne yazık ki çağı okumakta, anlamakta, yorumlamakta zorlanan cahil Müslümanlar eliyle tanınmaz hale gelmiş ve düşmanları tarafından alay edilir hale gelmiştir. Bu durum şunu çağrıştırmasın zihinlerinize, alay edilen din değil İslam’a uygun üretkenlik göstermeyen, basit düşünen, aklını kuranı anlamda kullanmayan, cehaleti, miskinliği meslek edinen basiret yoksunu Müslümanlardır.
Kürsü şehvetine kapılıp kitleleri efsunlayan, uyuşturan din madrabazlarından bu ümmet kurtarılmadığı müddetçe daha çok savaşlar, kavgalar ve kaoslar yaşamaya devam ederiz.
Öneriniz nedir derseniz, başka bir yazıya müsaadenizle…
Geleceğimizin ruh, beden ve fikir mimarlarımız olacak gençlerimizi ne kadar anlayabiliyoruz veya gerçekte anlamaya dönük çabalıyor muyuz? Onlara gelecek adına hangi kriterlere uygun bir kimlik kazandırıyoruz ya da kazandırdığımızı iddia ettiğimiz kimlik, gençlerimizin ruhsal, ahlâkî ve zihnî yapılar
İnsan ismi anılmazken, ana karnında geçirdiği sorusuz ve sorunsuz 9 ay 10 gün sonunda, hiç bilmediği, hakkında bilgi sahibi olmadığı şu kâinatın en küçük, en denisi olan dünyaya ağlayarak, endişe, tasa içerinde merhaba dedi. Dedi demesine de, karşılaşacağı zorluklar, dayanılmaz acılar, akla hayale g
İnsanın tarihteki misyonu, inandığı değer yargıları ile doğru orantılıdır. Tercih edilen inançlar manzumesi, o insanın pozisyonunu belirler. Vahyi penceresinden olayları ve olguları okuyan, yorumlayan bir insanın sosyal, siyasal, kültürel ve ahlakı anlamda ortaya koyduğu çabalarının neticesi müspet
Batının hegemonik uygarlığı, kendisine alternatif olma olasılığı yüksek olan İslam medeniyetini tekrar dünyaya varlığını göstermemesi için tüm şirretliği ile sahne almış durumdadır. Sömürgeciliğin sağladığı maddi üstünlüğü ile hiç bir ahlaki ilke tanımaksızın saldırılarını gittikçe şiddetlendirmiş d
Uzaklardayız… ’İpeklere yumuşaklık bahşeden merhametin kalbinden çok uzaklardayız. Merhametsizliğin ortasında bir sürgün hayatı yaşıyoruz. Böylesine bir sürgünü tercih eden ve bize reva gören de yine biz kendimiziz. Menfaati, hırsı, bencilliği, kibri merhamete tercih ettik. Oysa insanın havaya, suy
İnsanlık tarihine bakılırsa görülecektir ki, öğretmen ve eğitim faaliyeti hep öncelenen edimler olmuştur. Zira toplumların değişmesi ve dönüşmesi ancak ve salt öğretmen ile olasıdır. Sıradan bir taştan bir şah eser çıkaran heykeltıraşın konumu sanatsal anlamda ne kadar kıymete haiz ise, insanları ru
Adalet, eğriyi doğrultmak, yanlışı izale edip hakkı ortaya çıkarmak, haklının hakkını teslim edip suçlu olana suçuna karşılık gelen cezayı vermek, mazlumun kollayıcısı zalimin hasmı olmak, zulme kalkan eli etkisiz hale getirmek, güven, huzur ve esenliği tesis etmek, hak arayana hakkını aradığı için
Sofistike planlara dayalı haince ve sinsice tuzaklar kuran batılı emperyalist güçler, İslam coğrafyasını şiddetin ve sonu gelmez bir savaşın girdabına sokmuş durumdadır. Bununla iç dünyalarında büyük bir özenle gizledikleri emellerini ilmek ilmek işlemeye gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Topyekûn kir
Yaşadığımız asır öylesine bilgi kirliliği ile iç içe ki, kim neye nasıl inanacağı hususunda ciddi bir zihinsel buhran yaşamaktadır. İslam coğrafyası her yönde bir kuşatma altındadır. Bu kuşatma gittikçe yoğunluğunu arttırmaktadır. Bu sıkışmışlık hali İslam coğrafyasında tepkisel hareketlenmelere yo