Batının hegemonik uygarlığı, kendisine alternatif olma olasılığı yüksek olan İslam medeniyetini tekrar dünyaya varlığını göstermemesi için tüm şirretliği ile sahne almış durumdadır. Sömürgeciliğin sağladığı maddi üstünlüğü ile hiç bir ahlaki ilke tanımaksızın saldırılarını gittikçe şiddetlendirmiş durumdadır. Kaostan beslenen batı medeniyeti ve türevleri, kimi zaman sureti haktan görünerek İslam coğrafyasında ajandasındaki planlarını bir bir uygulamaya koymuş bulunmaktadır. Şirazesinden çıkan bu keşmekeşlik vasatından olabildiğince yararlanmaktadır. Özüne yabancılaştırılmış yerli işbirlikçilerini de devreye sokarak dört gözle beklediği koşulları oluşturmuş durumdadır. Bu kirli ve hiç bir insani kural-kaide tanımayan savaşın tarafları da kime hizmet ettiklerini pek fark edebilmiş değillerdir. Puslu havanın oluşumunda rol verilenler, sonradan figüran olduklarını anladıklarında artık çok geç kaldıklarının ayırdına varacaklardır.
İslam coğrafyasındaki bu dağınıklığı nihayete erdirecek çapta ve donanımda lider henüz ufukta gözükmemektedir ama belirtileri ortaya çıkmış durumdadır. Batı bunu fark ettiği için bu doğumun sancılı geçmesini sağlamaya çalışmaktadır. Batının bu sofistike planlarını fark eden Müslüman mütefekkir ve yöneticiler medya gücü ile itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Lakin hüdayı müteal kitabı mübininde"kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır " buyurur. Şer güçlerin değirmenine gönüllü olarak su taşıyan eşekleştirilmiş insanların varlığı bizi öfkeye ve umutsuzluğa sevk etmesin. Yol uzun, meşakkatli ve badirelerle doludur. Bu yolun yolcusu olmak her adamın harcı değildir. Bazen yalnız kalmak riski de vardır. Ama mühim olan suskunluğun ve korkunun hüküm sürdüğü ortamda sesimizi yükseltebilmektir. Sisli ve Puslu hava dağıldıktan sonra hain ve mert simalar kendiliğinden teberrüz edecektir.