İnsan ismi anılmazken, ana karnında geçirdiği sorusuz ve sorunsuz 9 ay 10 gün sonunda, hiç bilmediği, hakkında bilgi sahibi olmadığı şu kâinatın en küçük, en denisi olan dünyaya ağlayarak, endişe, tasa içerinde merhaba dedi. Dedi demesine de, karşılaşacağı zorluklar, dayanılmaz acılar, akla hayale gelmedik sonu meçhul kavgalar, mücadeleler, karşılanmayan hayaller, umutlar, tamamlanmayan emeller, varılamayan hedefler, evlenmek için beğenilmeyen kızlar, erkekler, hesaba katılmayan ihanetler, yarı yolda bırakılmalar, bensiz bu dünyanın sorunları çözülemez demeler, burnundan alınmayan kıllar, kibirlendikçe kibrinden oluşan küçülmeler, mevki makamlar için verilen ödünler ve sonunda âlemlerin Rabbine boş ellerle dönmeler.
Peki, ne bekliyordu ki hayattan ne buldu. Hayatın sahibinden uzak bir hayatın anlamı olabileceğini düşünüyordu. Düşünmesine de, hayatın sahibi onun planlarına göre kural belirlememişti.
Hayatın elinden kayıp gittiğini ölümle ayırdına vardı, lakin geç kalmış bir nedametin kendisine faydası olmadığını fehm etmemişti.