Adam, güneşin batımına az süre kala evin kapısına içinde kopan fırtınalarla geldi.
Anlam vermekte zorlandığı ve zihninin gri noktalarında gizemini koruyan ve cevabını aramaktan vazgeçmediği soruları ısrarla sormaya devam etti.
21. asrın insanlığa huzur, güven, mutluluk, itm’nan getireceği hülyasından uyanalı çok olmuştu.
Damağında kekremsi bir tat bırakan bu yaşanılası çağın nasıl bir sonuca everileceğini tahmin ederken, yaşanılan siyasal, ekonomik, kültürel kavgaların küresel bir görünüm kazandığının ayırdına varınca, zihninde tasarladığı ve özenle tertiplediği düşünce düzeneğinin ipi kopan tesbih taneleri gibi dağılıverdiğini fark etti.
Büsbütün tüm umutlarını yetiriverdi.
Çıkmaz sokaklardan beyhude bir çıkış noktasını budalaca arayıp durdu.
Lakin yöneldiği her yer onu daha da düşsel kırıklığa maruz bırakıyordu.
Ortalıkta tefekkür adına fikir üretenlerin önemsenmediğini gördükçe, toplumun asla zihinsel bir değişime talip olmadığını da kendini pareleyerek fark ediyordu.
Bu iç sızı kalbini olabildiğince sıkıştırıp azaptan azaba sürüklüyordu.
Toplumun bu yaşanılanlara ilgisizliği canını daha acıtıyordu.
Toplum ruhsal ve zihinsel bir kabızlık ve içinden çıkılmaz ahlaki bir travma yaşıyordu.
Çaresizlikte çare aradıkça daha da bataklığa saplanıyordu.
Bu çıkmaz sokaklardan hem zihinsel, hem ruhsal hem de ahlaki bir çıkış bulmak için, meçhul adam dur durak bilmeden çırpınıp duruyordu. Lakin sesini yükseldikçe, toplum kulaklarına parmaklarını tıkayarak kendilerini uyandırmaya ve farkındalığı artıracak bu ulvi sese adeta bigane kalıyordu.
Tıpkı Nuh (a.s.)’ın kavmini gece/ gündüz, açık/ gizli hakikati açıklamasına, anlatmasına rağmen, sağırları oynamaları ve o kutlu mesajı duymamak için parmaklarını kulaklarına tıkamaları gibi.
Genç adam yorucu ve meşakkatli bir yolun yolcusu olduğunun ayırdında idi.
Tüm engelleme, dezenformasyonlara rağmen, uğruna her şeyini feda etmeye gönülden hazır olduğu gerçeği haykırmaya devam ediyordu.
Toplum adeta zihinsel ve ruhsal bir felce maruz bırakılmıştı.
Uykudakileri uyandırmak için tek başına da olsa uyanık olmaya kendini adamıştı.
Bu hikâye birinci fasıl olsun…
Eğitim, ama nasıl bir eğitim ? Ahlakı, edebi, saygıyı, sevgiyi ve her şeyden önemlisi bir medeniyet tasavvurunu aşılayarak, mazi ile atiyi bir noktada kesiştiren, ruhu maneviyatla duyuran, zihni, aklı bilimle donatan, çağı okuyup yeni anlam alanları açan, ufuk açıcı, özgüven aşılayan eğitim mi? Ya
Hep ciddi takılacak halimiz yok. Kimi zaman sokakta konuşulanlara da kulak kabartmak gerekir. Bugün saat 11.15 sularında evden çıktım ve gayri ihtiyari bir refleksle ayaklarım beni Suruç Anadolu lisesinde öğrencim olan Hüseyin Toy'un insanların başka bir deyişle müşterilerin saç ve sakallarını estet
Geleceğimizin ruh, beden ve fikir mimarlarımız olacak gençlerimizi ne kadar anlayabiliyoruz veya gerçekte anlamaya dönük çabalıyor muyuz? Onlara gelecek adına hangi kriterlere uygun bir kimlik kazandırıyoruz ya da kazandırdığımızı iddia ettiğimiz kimlik, gençlerimizin ruhsal, ahlâkî ve zihnî yapılar
İnsan ismi anılmazken, ana karnında geçirdiği sorusuz ve sorunsuz 9 ay 10 gün sonunda, hiç bilmediği, hakkında bilgi sahibi olmadığı şu kâinatın en küçük, en denisi olan dünyaya ağlayarak, endişe, tasa içerinde merhaba dedi. Dedi demesine de, karşılaşacağı zorluklar, dayanılmaz acılar, akla hayale g
İnsanın tarihteki misyonu, inandığı değer yargıları ile doğru orantılıdır. Tercih edilen inançlar manzumesi, o insanın pozisyonunu belirler. Vahyi penceresinden olayları ve olguları okuyan, yorumlayan bir insanın sosyal, siyasal, kültürel ve ahlakı anlamda ortaya koyduğu çabalarının neticesi müspet
Batının hegemonik uygarlığı, kendisine alternatif olma olasılığı yüksek olan İslam medeniyetini tekrar dünyaya varlığını göstermemesi için tüm şirretliği ile sahne almış durumdadır. Sömürgeciliğin sağladığı maddi üstünlüğü ile hiç bir ahlaki ilke tanımaksızın saldırılarını gittikçe şiddetlendirmiş d
Uzaklardayız… ’İpeklere yumuşaklık bahşeden merhametin kalbinden çok uzaklardayız. Merhametsizliğin ortasında bir sürgün hayatı yaşıyoruz. Böylesine bir sürgünü tercih eden ve bize reva gören de yine biz kendimiziz. Menfaati, hırsı, bencilliği, kibri merhamete tercih ettik. Oysa insanın havaya, suy
İnsanlık tarihine bakılırsa görülecektir ki, öğretmen ve eğitim faaliyeti hep öncelenen edimler olmuştur. Zira toplumların değişmesi ve dönüşmesi ancak ve salt öğretmen ile olasıdır. Sıradan bir taştan bir şah eser çıkaran heykeltıraşın konumu sanatsal anlamda ne kadar kıymete haiz ise, insanları ru
Adalet, eğriyi doğrultmak, yanlışı izale edip hakkı ortaya çıkarmak, haklının hakkını teslim edip suçlu olana suçuna karşılık gelen cezayı vermek, mazlumun kollayıcısı zalimin hasmı olmak, zulme kalkan eli etkisiz hale getirmek, güven, huzur ve esenliği tesis etmek, hak arayana hakkını aradığı için