Emperyalist haçlı ordularının ortadan kaldırmak için var güçleriyle saldırdığı Osmanlı devleti en zor koşullarını yaşıyordu. Planlarını kendilerince kusursuz yapmışlardı. Öylesine ki bazı devletleri de çeşitli vaatlerle baştan çıkarmış, o devletlerden lejyoner diye tabir edilen paralı askerleri de cepheye sürmüşlerdi. Yani topyekûn bir imha planı. Lakin unuttukları bir hakikat vardı. Öyle bir milletle savaşıyorlardı ki, o milletin her ferdi ölümü içinde öldürmüştü. Bütün şartlar bu milletin aleyhinde idi. Gerek silah, gerek donanma, gerekse lojistik destek. Tam bir yoksunluk ve yoksulluk. Ancak bu milleti şahlandıran, onları tekrar tarihin altın sayfalarına unutulmaz satırlarla yazdıran gönüllerinde her daim taşıdıkları sarsılmaz iman ve Rablerine olan sonsuz tevekkülleriydi.
İşte hesaba katılmayan bu bilinmeyen güç, batılı sömürgeci güçleri ÇANAKKALE de hezimete sürükledi. Çanakkale’yi geçilmez kılan, bu milletin hiçbir zaman ödün vermediği inancı ve özgürlüğe olan tutkusuydu. Evet, nice kınalı kuzular bu vazgeçilmez VATAN için mübarek kanlarını akıttılar lakin boyunlarına vurulmak istenen kölelik zincirini kabul etmediler.
ÇANAKKALE deniz zaferinin 110.yıl dönümünde, bu uğurda hayatını kayb eden tüm şehitlerimize Rabbimden sonsuz rahmet ve mağfiret niyaz ediyor, İslam coğrafyasının tekrar ÇANAKKALE ruhu ile kuşanarak yeni bir uyanışa vesile olmasını temenni ediyorum.
1- Selefi düşünceye göre, İslam dini, Allah ile elçisinin ortak yapımıdır. Bu sebeple Sünnet, Kur'an ayetlerini nesheder. 2- Selefiyeye göre; dinde aklın kullanılmasına gerek yoktur. Yüce Allah'ın muhatabı birey değil toplumdur. Toplumun yöneticileri çoban toplumun geri kalanı da sürüdür. 3- Selef
Toprak gibi mütevazı olmayı beceremeyen ya da şeytanın iğvası ile kibirle şişinen insan, yeryüzünün tamamını hegemonyasının altına almak için, azgınlaştıkça içindeki şiddet ateşi ziyadeleşmektedir. Bu bağlamda hayat rehberimiz Kur’an-i Kerim "yeryüzünde kibirli, kurumlu yürüme, güçlülük iddiana rağm
Emperyalist haçlı ordularının ortadan kaldırmak için var güçleriyle saldırdığı Osmanlı devleti en zor koşullarını yaşıyordu. Planlarını kendilerince kusursuz yapmışlardı. Öylesine ki bazı devletleri de çeşitli vaatlerle baştan çıkarmış, o devletlerden lejyoner diye tabir edilen paralı askerleri de c
Bugün günlerden Cuma, yağmurdan yoksun, gökyüzü berrak ve masmavi. Gönüller çorak ve rahmetin yumuşatamadığı bir zaman dilimi. Katılaşan kalplerde oluşan tedirginlik ve biteviye bir iç huzur arayışı. Boşlukta gezinen bir çift göz ve aradığını bulamamanın iç burukluğu. Dışa dönük yapay bir onarmanın
Silah bırakma çağrısı önemli olduğu kadar siyasal olanın ulaştığı zemini ve seviyeyi de gösterir... Bu aynı zamanda Türkiye'nin ulaştığı uluslararası konumu ve edilgen siyaset tarzından etken siyasal tarza yönelik gelişimi gösterir. Irak ile geliştirilen siyasal tarz, Suriye'de yaşanan değişim ve PK
İzmir Ödemiş Kaymakçı çok programlı Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen iki öğrencisi tarafından öldürülüyor. Olayın araştırılması için Maarif Müfettişi Doğan Ceylan görevlendiriliyor. Müfettiş, öyle bir rapor düzenliyor ki, tüm anne=babaların okuması ve kendilerine ders çıkarması gereken bir rapor. Türk
Bazen şöyle düşünmüyor değilim. Coğrafyamızda olup biten sosyal, ekonomik, kültürel ve dini hareketlenmeler o kadar zihnimizi yoruyor ki, insanı canından bezdiriyor. Olaylar içerik olarak aynı, senaryoyu yapan kurgulayan aynı, aktörler ve figüranlar da aynı, hatta öldürülenler, öldürülecek olanlar a
Eğitim, ama nasıl bir eğitim ? Ahlakı, edebi, saygıyı, sevgiyi ve her şeyden önemlisi bir medeniyet tasavvurunu aşılayarak, mazi ile atiyi bir noktada kesiştiren, ruhu maneviyatla duyuran, zihni, aklı bilimle donatan, çağı okuyup yeni anlam alanları açan, ufuk açıcı, özgüven aşılayan eğitim mi? Ya
Hep ciddi takılacak halimiz yok. Kimi zaman sokakta konuşulanlara da kulak kabartmak gerekir. Bugün saat 11.15 sularında evden çıktım ve gayri ihtiyari bir refleksle ayaklarım beni Suruç Anadolu lisesinde öğrencim olan Hüseyin Toy'un insanların başka bir deyişle müşterilerin saç ve sakallarını estet