Bağımlı çalışan mali müşavirlerimizle ilgili yazı dizimizde geçtiğimiz hafta iş sözleşmeleri konusundaki sorunları ve çözümleri paylaşmıştık. Yazı dizimize, bağımlı çalışan meslektaşlarımızın iş hayatındaki olağan akışa göre yaşadığı sorunları ve çözüm önerilerini paylaşarak devam ediyoruz.
Meslektaşlarımız, iş sözleşmesine kadar yasal ve fiili korumadan yoksun kalıyor. Ancak bu güvencesizlik, işe başladıktan sonra da devam ediyor. Bildiğiniz gibi firmalarda veya ofislerde muhasebe süreçleri, işletme faaliyetlerinin ardından ilerler. Vergisel ve finansal sonuçları ortaya çıkarır, raporlar ve özetler. İşletmenin faaliyetleri sonucu ortaya çıkan bu veriler, bir sonraki adımlar için rehber niteliği taşır. Bu nedenle muhasebe departmanları, geriden gelerek öne geçme çabası içinde olur. Ancak bu çaba, bağımlı çalışan meslektaşlarımızı zaman yönetimi krizine sürüklediği gibi fazla mesai yapmaya da mecbur bırakır.
Bu çabanın önemini kavrayamayan işletmeler, muhasebe departmanlarını plansızlıkla suçlar, gerekli insan kaynağını sağlamaz ve meslektaşlarımızı aşırı iş yüküyle baş başa bırakır. Fazla mesainin sorumlusu olarak meslektaşlarımızı gören işverenler, muhasebe departmanlarını "kâr zarar" bileşkesinde etkisiz, faaliyet döngüsünde ise birer maliyet unsuru olarak görür. Bu yüzden de fazla mesai ücretlerini ödemek istemezler. Bunun için de iki bahane üretirler: biri "plansızlık" dayatması, diğeri ise "beyaz yakalılar fazla mesai ücreti almaz" aldatmacasıdır. Bu manipülasyonlara maruz kalan meslektaşlarımız, öğrenilmiş çaresizlik içinde iş yaşamlarına bu şekilde devam ederler.
Öncelikle bilinmesi gereken temel hak şudur: Fazla mesai ücretlerini ödememek suçtur! Bununla ilgili hiçbir manipülasyon kabul edilemez. İşlerin yetişmesi için gerekli iş analizlerinin yapılması ve insan kaynağı ihtiyacının karşılanması işverenin görevidir. Bu plansızlık, meslektaşlarımızın değil işverenlerin sorumluluğudur. Meslektaşlarımız elbette hukuku ve kanunları biliyor, şikâyet mercilerinin farkındalar. Ancak iş güvencesi tehdidi altında bu durumu sineye çekmek zorunda kalıyorlar.
Peki, meslektaşlarımızın iş güvencesinden yoksun, yalnız ve çaresiz hissetmesine neden olan bu durumu ortadan kaldırmak için ne yapmalıyız?
Öncelikle meslek odalarının hukuk servislerini harekete geçirmeliyiz. Odaların hukuk servisleri, meslektaşlarımızın iş yeri bilgilerini veri tabanından alarak tüm işverenlere genel bir uyarı ve bilgi yazısı göndermelidir. Hukuki süreçlerle ilgili meslektaşlarımızın doğal müvekkilleri olduklarını işverenlere bildirmeli ve herhangi bir hukuksuzluğun takipçisi olduklarını açıkça ifade etmelidirler. Belirli dönemlerde meslektaşlarımıza anketler göndererek çalışma koşullarıyla ilgili veri toplamalıdırlar. Hukuk servisinin, e-posta adresi ve mobil yazışma hatları olmalıdır. Bu sayede hem meslektaşlarımız hem de işverenler hukuki güvenceyi hissetmelidir.
Oda yöneticilerimiz bu süreci bu şekilde işletirse, meslektaşlarımızda oluşacak aidiyet duygusu, aidatlara da yansıyacak ve odaların hukuk servisleri, meslektaşlarına icra yazısı göndermek yerine gerçek bir hizmet sunmanın mutluluğunu yaşayacaktır. Odalarımız, meslektaşlarına icra yazısı göndermekten mutluluk duymayan, aksine onların iş yaşamlarında hukuki yoldaş olmaktan gurur duyan avukatlarla çalışmalıdır.
Elbette tüm bunlar, mesleğe ve meslektaşa bakış açısıyla ilgilidir. Meslektaşlarının dertlerini umursamayan, koltuk sevdası uğruna kısır çekişmelere giren, Atatürk’ün marka değerini kendi PR çalışmaları için kullanarak çağdaşlık taslayan, çağdaşlık etiketi uğruna birbirine düşen bir meslek grubundan, yukarıda bahsettiğimiz konularla ilgili çözüm beklemek bugüne kadar mümkün olmadığı gibi, bundan sonra da mümkün görünmemektedir.
Bağımlı çalışan meslektaşlarımız, yukarıda bahsettiğimiz konuları çözebilecek birlik ve dayanışma ruhunu meslek odalarının yönetim kadrolarına taşımalıdır. Bunun için öncelikle, hasbelkader üye yapıldıkları grupları sorgulamalı, kısır çekişmeler içine girmiş grupları terk etmeli, kendi sorunlarına çözüm üreten gruplara yönelmeli ve önümüzdeki ilk seçimlerde bu anlayışı yönetime taşımalıdırlar.