Bizim kadim kültür ve medeniyetimizde türkülerin ayrı bir yeri vardır. Anadolu’daaşık geleneğiyle var olan türkülerimiz bize aşkı, sevgiyi, acıyı kederi ve hüznü anlatır. Söylenen her türkünün bir hikâyesi vardır. Anadolu’nun bağrından kopup gelen bu türküler âşıklar tarafından dilden dile gönülden gönülle girerek günümüze kadar gelmiştir.
Türk halk kültürünün en önemli kaynaklarından biri türkülerdir. Sadece bir müzik türü değil, aynı zamanda yaşanan olayların, hissedilen duyguların ve toplumsal hafızanın bir aynasıdır. Depremler gibi derin izler bırakan felaketler, halkın belleğinde yer edinirken türküler aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılır.
Depremlerle ilgili türküler, sadece bireysel kayıpları değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı da yansıtır.
27 Aralık 1939 tarihinde binlerce insanımızın hayatını kaybettiği, nice ocakların söndüğü büyük Erzincan depreminde. Zaralı Halil'in yaktığı Kan Ağlıyor Erzincan'ın Dağları türküsü deprem sonrasını anlatıyordu.
Kan ağlıyor Erzincan'ın dağları
Viran kaldı mor sünbüllü bağları
Sivas'a geliyor kalan sağları
Şikâyetim kimden kime ne deyim
Niksar'da kalmadı dikili bir taş
Erbaa'yı sormayın döker kanlı Yaş...
Bu türkülerde: Depremlerde kaybedilen canlar için yakılan duygusal ağıtlar, aslında bireysel ve toplumsal yasın bir yansımasıdır. Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle bir deprem ülkesidir. Her büyük deprem, sadece yerin altını değil, yerüstündeki insanların hayatlarını, duygularını ve toplumsal bağlarını da sarsar. Bu acılar türkülerde dile gelir, bu bazen bir ağıt, bazen de bir yardım çağrısı olarak karşımıza çıkar.
1967'de Adapazarı'nı yıkan 6.8'lik büyük depremini anlatan şair Bekir Sıtkı Doğan tarafından yazılan zelzele şiiri;
Bu gece şehirde
Bir teveccüh var, var, var, var
Can alışverişte, her taraf pazar
Ayaklar altında hey, hey
Sabaha kadar, kubbeler hu çeker
Kullar sallanır
Hu, hu, hu...
Türkülerimiz geçmişten bugüne kadar, bu topraklarda bizi millet olarak bir arada tutan bir kültür hazinesidir.
Anadolu topraklarında hüzne ve kedere ağıtlar yakılır, bu bizim öz kültürümüzde vardır. Bu nedenle biz buna "türkü yakmak" deriz... Bizde türkü yakılır. İnce ince yüreğimizi dağlar bizim türkülerimiz. Ama aynı zamanda acımıza, ruhumuza yoldaş olur türkülerimiz. Yanık türküler, bize sen yalnız değilsin, bir tek sen yaşamadın bu acıyı, bizde senin acına ortağız der.
Yaşanan depremlerin ve diğer afetlerin ardından ozanlarımız hep ağıt yakar. Hafızalarımıza kazınmıştır artık çoğu ağıtlar türkü olup coşarlar "anonim" olur. Yakılan ağıtlar artık dilden dile gönülden gönülle bir yol alır. Çünkü onlar yakıldıktan sonra halka mal olmuştur artık. Bizim yanık türkülerimiz duygularımızın ve acılarımızın, ortak sesidir.
1983'te Erzurum'da yaşanan ve Kars'ı da vuran büyük deprem için de türküler yakıldı. Aşık Reyhani'nin;
Hele Gelin Görün Bizim Köyleri,
Otuz ekim bin dokuz yüz seksen üç,
Hele gelin görün bizim köyleri,
Dünyadan ahrete başladı bir göç türküsü bunların en can yakanlarından biriydi.
Türkiye’nin yakın tarihindeki en yıkıcı depremlerden 1999 Marmara depremi için, Türk popüler müziğinin modern şehir ozanlarından Kayahan da, 17 Ağustos 1999 Marmara depremi için "modern bir ağıt" yakmıştı,
17 Ağustos
Bir felaket geldi başa,
Yaşabilirsen yaşa,
Boğulduk gözyaşlarına, of,
Sesimizi duyan gelsin…
6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleri ozanların türküler yaktığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde yazılan türküler, sadece acıyı paylaşmakla kalmamış, aynı zamanda yardımlaşmayı, dayanışma içerisinde olmayı amaçlamıştır.
Halk Ozanı Hilmi Şahballı’da;
Ağla gözlerim ağla,
Ağlanacak gün bugün!
Birlik beraberliğe
Bağlanacak gün bugün demektedir.
Bizim yanık türkülerimiz, her dönemde halkın sesi olmayı sürdürecektir. Depremlerle ilgili yakılan türküler, geçmişte olduğu gibi gelecekte de yaşanacak acıların unutulmaması için hafızalarımızı canlı tutacaktır. Ancak bu tür eserlerin ortaya çıkmaması için, öncelikle depreme karşı hazırlıklı olmanın ve kalıcı önlemler almaktan geçtiğinde unutmamalıyız!
Türküler, acının olduğu kadar umudun da bir göstergesidir. Onlar, halkın iç sesini notalara döker, kayıpları hatırlatır, ama aynı zamanda yeniden ayağa kalkmanın yollarını da arar. Depremler sonrası çıkan bu ezgiler, insanlığın dayanıklılığını ve bir arada olma gücünü en saf haliyle ifade eder.
Afetsiz günler diliyorum.