Afet yönetiminde yönetişim kavramı, ülkemize 1990’lı yıllarda girmiş bir kavramdır. Türkiye 1999 Marmara depremini yaşamış ve ülkenin kaynakları deprem sonrası büyük zarar görmüştür. Devletin o yıllarda afetin yaralarını sarmak için, millete yönelmesi (özel iletişim vergisi) türk toplumuna büyük bir yük getirmiştir.
Son yıllarda dünyada meydana gelen afetler büyük can ve mal kayıplarına sebep olmaktadır. Bu nedenle bu afetlerin etkilerini önlemek ve zararlarını en aza indirmek için tüm dünyada risk azaltma çalışmalarına büyük kaynaklar ayrılmaktadır. Afetler açısından potansiyel bir yol olarak ortaya çıkan afet yönetişimi Hyogo Eylem Çerçeve planının beş temel öncelikleri arasında da yer almaktadır.
Afet yönetişimi; Afetlerin önlenmesi, hazırlık, müdahale ve iyileştirme aşamalarında farklı paydaşların (Özel sektör STK; Uluslarası kuruluşlar ve toplum) eşgüdüm halinde çalışmasını sağlayan bir yönetim modelidir. Bu yönetişim sürecinde, risklerin azaltılması amacıyla stratejik planlama ve politika oluşturma, kaynak yönetimi ve uygulama faaliyetlerini kapsamaktadır.
Kısaca afet yönetişimi, olaylara bütüncül bir yaklaşım ile bakarak tüm paydaşların uyum içinde çalışmasını, sağlayarak meydana gelen afetlerin olumsuz etkilerini minimize etmeyi hedeflemektedir.
Dünya^da afet yönetişimini en iyi uygulayan ülke olarak Japonya öne çıkmaktadır. Japonya, afet yönetiminde dünya çapında örnek gösterilen uygulamaları ve sistemleri ile tanınır.
İşte Japonya'nın afet yönetişimindeki öne çıkan bazı özellikler:
Japonya, dünyanın en gelişmiş deprem erken uyarı sistemlerine sahiptir. Bu sistemler, sismik dalgaları tespit ederek, büyük depremlerden saniyeler önce uyarı verir
Japonya'da bina ve altyapı tasarımı, yüksek sismik dayanıklılık gerektiren standartlara göre yapılır. Deprem yönetmelikleri, binaların ve altyapının büyük depremlere dayanacak şekilde inşa edilmesini sağlar.
Japonya, afet hazırlığı konusunda kapsamlı bir eğitim sistemine sahiptir. Okullarda, iş yerlerinde ve topluluklarda düzenli olarak afet tatbikatları yapılır.
Japonya'da afet yönetimi toplumsal bir sorumluluk olarak görülür. Yerel topluluklar, afet hazırlığı ve müdahale süreçlerinde aktif rol oynar.
Japonya, afet sonrası hızlı ve etkili müdahale ile bilinir. Deprem sonrası kurtarma, yardım ve iyileştirme süreçleri organize bir şekilde yürütülür.
Japonya, afet yönetimi teknolojilerinde öncü bir ülkedir. Deprem algılama ve izleme teknolojileri, tsunami erken uyarı sistemleri ve afet verilerini analiz eden sistemler Japonya'nın bu alandaki teknolojik üstünlüğünü göstermektedir.
Ülkemize baktığımızda ise; 1999 Marmara ve 12 Kasım Düzce depremi sırasında ve sonrasında oynadıkları pozitif rollerle STK’ların Türk toplumunda büyük bir güven kazanmasına karşın, merkezi idarenin afetlere karşı yetersiz kaldığı görüşü hakim olmuştur.
Son söz olarak; Ülkemizde afetleri yaşayarak tecrübe kazanan bir millet olarak tekrar aynı acıları yaşamamak için birey ve toplum olarak afetlere karşı alınması gerekli önlemleri almalıyız.
Devlet olarakta afetlerde, yönetişim bir yaklaşım sergileyerek, can ve mal kayıplarını azaltmak, toplumun afetlere karşı direncini artırmak, ülkenin ekonomik kayıplarının önüne geçmek, afetlere hızlı ve etkin bir müdahale sağlamak, kaynakların etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlamak, afet sonrası iyileştirme sürecinin hızlandırılması ile toplumun afetler karşısında sosyal dayanışmayı sergilemesini amaçlamaktadır.