Afetler, insanlığın karşısına nerde ne zaman çıkacağı belli olmayan kaçınılmaz gerçeklerdendir. Depremler, seller, yangınlar ve diğer doğal afetler doğanın bir gerçeği olsa da, bu afetlere hazırlıksız yakalanmamızın ardında insan eliyle yapılan hatalar yatmaktadır. Türkiye gibi sık sık doğa kaynaklı afetlerle karşılaşan bir ülkede, bu sorunun köklerine inmek hayati önem taşımaktadır. İşte afetlerde yaptığımız temel yanlışlar:
Bilime yeterince değer vermedik, afet yönetiminin temelinde bilimsel veriler yatmaktadır. Ancak ne yazık ki, bilimsel öngörülere ve uzman tavsiyelerine yeterince önem vermiyoruz. Örneğin: Deprem bölgelerindeki yapılaşmaya baktığımızda, çoğu İl ve İlçelerimizin Türkiye’nin aktif fay hatları üzerinde yer aldığını biliyoruz. Yıllar içerisinde deprem riski taşıyan alanlarda uygunsuz yerleşimlere izin verdik.
Erken uyarı sistemleri: Bir deprem ülkesi olan ülkemiz için hayati önem taşıyan erken uyarı sistemlerinin kurulması çok geç kaldı. Afetler beklenmedik olaylar olarak algılandı ve gerekli hazırlıklar yapılmadı. Oysa bilim, bu tür olayları önceden tahmin edebilir ve riskleri en aza indirebilirdi.
Denetim eksikliği: Afetlerin yıkıcı etkilerinde en büyük rolü, yetersiz denetimlerden kaynaklanmaktadır. Özellikle yapı sektöründeki denetim eksiklikleri, depremlerin ve diğer doğal afetlerin felakete dönüşmesine neden olmaktadır. Bunların başında ise kaçak ve standartlara uygun olmayan binalar, afette ilk yıkılan yapılar olmaktadır. Yine inşaatlarda kullanılan kalitesiz malzemeler, yapılarda ki dayanıklılığı düşürdü. Ayrıca inşaat mühendislerinin, şehir plancılarının ve jeoloji uzmanlarının uyarıları ise hiç dikkate alınmadı.
Çoğu şehirlerimizde kâğıt üzerinde sağlam görünen yapılar, en küçük bir sarsıntıda yıkılarak binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine neden oldu.
Eğitim ve bilinç eksikliği: Afetlere karşı hazırlıklı olmanın en önemli yollarından biri, halkın bilinçlendirilmesidir. Ancak Türkiye’de halkın afet bilinci ne yazık ki yetersiz düzeydedir: Okullarımızda yeterince afet eğitimi verilmemektedir. Farklı ülkelere baktığımızda afet eğitimleri okul öncesi dönemde başlamaktadır. Bu nedenle yaşanan bir deprem esnasında sırasında ve sonrasında nasıl hareket edilmesi gerektiği pek de bilinmemektedir. Bunun sonucunda da; Afet anında panik artmakta ve doğru adımlar atılamamaktadır.
Peki, kısa vadeli çözüm üretmek adına neler yapılmalıdır? Afetlerle mücadelede yapılan hataların başında, kalıcı çözümlerin yerine geçici tedbirlerin tercih edilmesi gelir. Örneğin kentsel dönüşümdeki eksiklikler, kentsel dönüşüm projeleri, genellikle rant odaklı yapılmakta ve riskli alanlara yeterince müdahale edilmemektedir. Afet sonrası yaklaşım, afet sonrası yardım ve kurtarma çalışmalarına odaklanırken, maalesef önleme ve hazırlık süreçlerini ihmal etmekteyiz.
Afetlerin etkisi her seferinde daha yıkıcı hale gelmekte ve toplumun güveni zedelenmektedir. İnsan olarak doğanın dengesine zarar vererek afetlerin daha sık ve yıkıcı olmasına neden olduk, ormanlarımızda ağaçları yakarak ve keserek ormanlarımızın yok olmasına, bunun sonucunda da, sel ve heyelan riskine maruz kaldık.
Sel bölgelerinde ki dere yataklarına manzarası güzel diye konutlar yaparak, sel ve su baskınlarının felakete dönüşmesine yol açtık. Günümüzde teknolojinin hızla yaygınlaşması nedeniyle havayı kirlettik, hastalandık, atmosferin dengesini bozarak, insan eliyle hızlanan iklim değişikliği, kuraklık, orman yangınları ve fırtına gibi afetlerin artmasına neden olduk. İnsanoğlu doğanın kurallarına karşı gelerek, insanlığın kendi kendine zarar vermesine yol açmaktadır.
Bugüne kadar yaşadığımız onca afetlerde, koordinasyon sorunları yaşadık. Bu koordinasyonsuzluk nedeniyle binlerce insanımızı 6 Şubat depremlerinde kaybettik. Sahi biz nerede yanlış yaptık?
Sonuç olarak, afetlerde yaptığımız hataları düzeltmek ve bu felaketlerin yıkıcı etkilerini azaltmak için şu adımlar atılmalıdır. Bilimsel çalışmalara öncelik verilmeli doğru planlama ve mühendislik hizmetleriyle riskler en aza indirilmeli.
Denetimler güçlendirilmeli özellikle mahalli idare birimleri olan belediyelerimizce bina yapım aşamalarında sıkı denetim mekanizmaları uygulanmalıdır. Eğitim yaygınlaştırılmalı, halkın afet bilinci artırılmalı ve çocuklara erken yaşta afet eğitimi verilmelidir.
Doğaya saygılı politikalar dere yataklarına yapılaşma engellenmeli, ormanlarımızla ilgili yasal olarak (ormanlarımızı yakanlar için) daha sert tedbirler alınmalıdır. Afet yönetimi modernize edilmeli, kurumlar arası koordinasyon artırılmalı ve erken uyarı sistemleri kurulmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, yukarıda saydığımız somut öneriler doğa kaynaklı afetlere karşı daha dayanıklı bir toplum oluşturmayı amaçlamaktadır. Afetlerin felakete dönüşmesini engellemek bizim kendi elimizdedir.
Afetlere karşı alınacak önlemler, sadece maddi değil, aynı zamanda insan hayatının en büyük teminatıdır. Afetlere hazır bir toplum oluşturmak, geleceğimizi güvence altına almak demektir. Bugün alacağımız doğru kararlar, gelecekte yaşanacak felaketlerin etkisini azaltacaktır. Afetsiz günler dileğiyle hayırlı bir hafta diliyorum.