Yapay zekâ üzerine tartışmaların yoğunlaştığı yıllardayız. Yapay zekayı bilimsel çalışmaların kolaylaştırılması açısından umut verici bir teknolojik gelişme olarak değerlendirmek mümkün. Teknolojinin gelişmesi kuşkusuz insan emeğinin yoğun gereksinim duyulduğu işleri ciddi oranda kolaylaştırdı.
Yerleşik kültüre geçen insanların tarıma bağlı yaşam kurmasında önemli merhaleler vardır. Tarlanın çapalanması verimi arttırmış, onlarca insan dönümlerce tarlayı çapalamıştır. Sabanın bulunması ile tüm bu insanların emek vermesine gerek kalmamış birkaç kişi ile saban koşulmuştur.
Günümüzde de cep telefonları ile onlarca insanın geniş zaman diliminde yapacağı işleri saniyeler içinde birkaç parmak hareketi ile yapabiliyoruz. Artık bir ayda yapacağımız şeyleri artık saniyeler içinde yapabiliyoruz. Birçok iş için ayırdığımız vakit böylece artık boşa çıktı. Teknolojik gelişim işlerimizi misliyle kolaylaştırıyor.
Böylelikle ortaya büyük bir boş zaman çıkıyor. Fakat teknolojik atılımlardan dolayı kolaylaşan işlerimiz bize boş vakit kazandırsa da çalışma saatlerinde bir değişim yaşanmadı. Böylelikle bir aylık işimizi bir saatte yapıyoruz. Geri kalan yedi saatte de yedi aylık diğer işlerimizi yapıyoruz. Kapitalizmin kıt kaynaklar sorunu aşılıp bolluk ve refah toplumuna ulaşılana değin bu matematiğin değişmesi beklenemez. İnsanların arta kalan zamanını bilime, sanata ayırabilmesi için bolluk ve refah toplumuna erişilmesi gerekmektedir.
Velhasıl artık hayat çok hızlı yaşanıyor. Hızlı yaşamın boşluklarında uzun uzadıya film izlemek, konsere gitmek artık hayatın olağan akışına uymuyor. Bir fabrika işçisi yedi saniyelik kısa videolar ile 15 dakikalık çay molasına onlarca izleme sığdırabiliyor. Eğer 7 saniye içinde sıkılıp diğer videoya geçiş yaparsa içerik sayısı daha da artıyor. Böylelikle artık 7 saniye içinde sıkılmak da mümkün oluyor. Hatta artık bu saniyelik görüntülere sığması için şarkılar da hızlandırılıyor. Uzay filmlerindeki gibi haplarla beslenmesek de izleme ve dinleme ihtiyaçlarımızı artık bir nevi hap olarak gideriyoruz.
Yapay zekâ da gelişen teknolojinin en büyük nimetlerin biri elbette. Ancak sanat dünyamıza verdiği bariz zarar belki de insanlık tarihinde karşımıza yeni bir sınav getirdi. Video ve müzik tüketimimiz “kısa sürede çok içerik” şeklinde gelişiyor. Ayrıca algoritmanın insanın beğenilerine uygun içerik bulmak yerine, onu daha fazla izlemeye ve dinlemeye teşvik etmesi de beğenileri etkilemektedir. Artık müzik listemize karar veremiyoruz. Yeni bir tarzı keşfetmemiz, yeni bir şarkı ile karşılaşmamız algoritmanın insafına kalıyor. Oysa ki radyoda rast gelen şarkılar yerine burada istediğimizi istediğimiz zaman dinleyebilecektik. Sonuçta radyoyu arar hale geldik.
Elbette her çağda sanat bir sınıfın güdümünde gelişmiştir. Ancak içinde bulunduğumuz çağda “modern sanat müzeleri” ve “neoliberal” anlayış kendi sahte sanatını yarattı. İnsanların sanatsal zevkleri içine çekildiği yaşamda yeniden yapılandırıldı. Sanat eseri olamadığı halde küratör imzaları ile sanat eseri ilan edilen “şeyler” zamanla suni bir estetik algısı da yarattı.
Geçen asrın çelişkilerine göre sermayedar ve emekçinin kendi sanat dinamikleri vardı. Artık emekçilerin sanat yaşamını yapay zekâ, sermayedarların sanat yaşamını da küratörler yaratıyor. Elbette sınıflar arasında hala çekişme vardır. Divan edebiyatı nasıl sarayda yaşadıysa, Yunus da taşrada yaşamıştı. Her sınıf kendi sanatını yaşattı. Lakin bugün sınıflar arası sanatsal çelişkiler emperyalizmin kültür hegemonyasının gölgesinde kalmaktadır. Küresel ölçekli kültürel çürüme yalnız emekçileri değil, sermayedarları da etkisi altına almıştır. Emperyalizm insanın ruhuna kadar musallat olmuştur. Emperyalistler kimler mi, her gün hangi ülkenin para biriminin inip çıktığını konuşuyorsanız odur!